YöRüK GeLeNeKLeRi

  KOYUNLARDA KINA GELENEĞİ

   Bugün televizyonlarda koyunların toplu halde intihar ettiğine ilişkin haberler çıkıyor. Koyun sürülerinin içinde bir lider bulunur. Sürüye liderlik yapan koyuna Yörükler karabaş koyunu adını vermişlerdir. Karabaş koyunu nereye giderse sürü onu takip eder. Uçurumdan atlarsa, diğer koyunlar da hiç tereddüt 
etmeden arkasından atlarlar. Kına da orta asyadan gelen bir kültürdür. Kına kurban etme anlamındadır. Üç olaya kına yakılır. Birincisi gelinlik kızlara yakılır. Bununla kocasına kurban olsun denilmek istenmektedir. Askere gidecek oğluna kına yakılır. Vatanına kurban olsun denilmek istenir. Üçüncüsü de koça kına yakılır. Koça da sürüsüne kurban olsun denilmek istenir. Koçlar çiftleştikleri koyunları başka koçlarla da paylaşmak istemez. Bu yüzden bir sürü içinde iki tane koç olduğunda kafa kafaya vuruşurlar. Çoban koçları ayırmazsa, çarpışmaktan koçlardan birisi mutlaka başı parçalanıp ölür. Yapağı ile yün arasında da fark vardır. Yapağı koyunların mayısta kesilen uzun kıllarına verilen isimdir. Yün ise koyunlar yıkandıktan sonra yazın kesilen kısa kıllara verilen isimdir. Bu işlem toplu halde yapılır.”

              ATA SPORUMUZ CİRİT OYUNU


Cirit, bir diğer adı ile Çavgan; Türklerin yüzyıllardan beri oynadıkları bir Ata sporudur. Türkler bu Atlı oyunu Orta Asya dan günümüze taşımışlardır. 16. yüzyılda bir savaş oyunu olarak kabul edilmişti. 19. yüzyılda Osmanlı ülkesi ve sarayının en büyük gösteri sporu ve oyunu oldu.
Cirit aynı zamanda tehlikeli bir oyun olması sebebi ile 1826 yılında II. Mahmut tarafından yasaklanmıştır. Daha sonraları tekrar popüler bir gösteri oyunu olarak yaygınlaştı. Bugün Anadolu'da pek çok ilimizde ilgiyle izlenen ve oynanan Cirit oyunu ve kuralları şu şekildedir;
Cirit , 120x40m.'lik beyaz çizgilerle bölünmüş bir alanda oynanır. Oyun süresi 35 dakikalık 2 devreden toplam 70 dakikadır. Oyun alanının boyu 32 m. Eni 40m. Arkasındaki yasak alan 6m, alay durağı 6m.dir. Cirit sopası uzunluğu 110 cm.dir.
Alay Durağı: Takımın tek dizi halinde durduğu 6m. derinliğindeki bölge.
Yasak Alan: Alay durağı ile atış sahası arasında çizgilerle sınırlı orta sahaya 5m. derinliğindeki alandır. Burada karşı takımdan 2 atlı bulunabilir. Fazlasına eksi bir puan verilir.
Atış Alanı: Yasak alanın son çizgisinden oyun alanının ortasına 7m. derinliğinde alandır. Alaya hücum eden sporcu bu alana girip cirit atma mecburiyetindedir. Bunun dışında atış yaparsa eksi bir puan alır. Her takım 7 atlıdan oluşur. Her takımın 2 yedek oyuncusu vardır. Bunlar hakeme haber vermek koşulu ile oyunun herhangi anında değişim yapabilir. Oyundan çıkan bir daha oyuna giremez. Oyun puanlamalara göre sonuçlanır. Eksi puanlar artı puanlardan çıkarılır. Toplam puanı yüksek olan takım galip sayılır.
PUAN ALINAN HAREKETLER:
_ Alay durağında ve oyun esnasında isabetli her türlü cirit vurmaya 6 puan.
_ Rakibi yakalamaya ve önünü kesmeye 3 puan
_ Eyeri boşaltarak rakibin cirit'ini boşa çıkartmaya 3 puan.
_ Rakibin cirit'ini oyun alanında tutmaya 3 puan.
EKSİ PUAN ALINAN HAREKETLER:

_ 5 m.'den yakın mesafeden cirit atmak -3 puan
_ Atını rakibine kasten çarptırmaya - 3 puan
_ Ciritle kendi atına da olsa kasten vurmaya -3 puan
_ Atı ile karşı alaya girmek -1 puan
_ Yan çizgi ihlali -1 puan
_ Atış sahası dışından atış yapmak -1 puan
_ Karşı alaya 45 sn. içinde hamle yapamamak -1 puan
_ Erken çıkış -1 puan
_ Attan düşme -3 puan
_ İkinci kez attan düşme -6 puan
_ Karşı alaya kasten dalma -3 puan
_ Hakemlerin kararına itiraz eden ve disiplinsizlik sergileyen oyuncu ihtar alır, tekrarında ise oyundan ihraç edilir.

           
                   YÖRÜKLER'DE
          SÖZ,NİŞAN,DÜGÜN,ADETLERİ




                      


                                            

                       
GELİNE KINA YAKIMI
  Karakeçililerde evlenmek ve düğün yapmak çok önemli bir gelenektir. Erkek çocuğu olmasını can-ü gönülden isteyen ana ve baba, bu çocuğun büyüyüp evlenmesini  ve mürüvvetini göstermesini de yine aynı derecedeki arzuyla istemektedirler. Çocukları büyüyen anne-baba onlara münasip eş bulma kaygısına düşer. Arama işini daha çok ‘’oğlan evi’’ yapar. Çünkü kız ana ve babasının çıkıp kızına münasip yer araması, toplumda yadırganmaktadır.

Gençler evlenecek çağa gelince, babalarının yanında aynanın karşısına geçip saç tararlar, evde basit olaylara sinirlenirler, analarına evlenmek istediklerini söylerler. Babalara söylemek uygun görülmez. Zaten aynanın karşısına geçip saç taramaya başlayınca baba, gönderilen mesajı anlar. Oğlanın eline tespih alıp dam başlarında sallaması da buna bir işarettir.Oğlan, kimin kızı var ise onu göz ucu ile gözetler, gözüne kestirdiği kızı annesine, var ise yengesine haber verir. Bu sırada ana ve baba alacakları kızın ‘’Namuslu ve ahlaklı’’ olmasını isterler. Bu sebepten dolayı ilçede temiz ahlaklı dürüst ailelerin iyi yetişmiş kızına talip olurlar.

Fakat oğullarının daha önceden sevdiği biri var ise önce onu düşünürler, kızda aranan özellikler var ise, o zaman o kızı isterler.Eğer kızda  aranan özellikler yoksa, o zaman kendilerinin vermiş oldukları kararı daha uygun görüp oğlanı  beğendikleri kızla evlendirmeye ikna etmeye çalışırlar.

Genç kızlar da evlenme çağına gelince bir takım hareketler yaparlar. Sevdikleri delikanlılar var ise, onlara mektup yazarlar, düğünlerde onlardan gözlerini ayırmazlar, aracılar vasıtasıyla haberleşmeye çalışırlar.Birbirlerini seven gençler, karşılıklı maniler ve türküler söylerler.

 

Evlerinin önü bulgur sokusu

Karşıdan gelir yarin kokusu

Evlerinin önü bulgur dibeği

Dibeğe vurdukça oynar yarin yüreği 


 

 Eğer  genç kızların sevdikleri delikanlı yok ise  başlarını yazma ile örterler, düğünlerde ve  evlilik çağında erkeği olan evlere ziyarete gidilirken kıyafetlerini daha özenle seçerler,süslü ve tertipli olmaya özen gösterirler. Eve gelen misafirlere Şeker-Kolonya tutma işlerini genellikle evlenme çağındaki genç kızlar yapar.

Genç kızların  süslenmesi, evi evirip çevirmesi tertip  ve düzene önem vermesi, kız tarafından anne ve babaya evlilik çağında olduğunun bir işaretidir. Anne artık  çeyiz hazırlıklarına, muhtemelen ani bir düğüne karşı ,kızıyla birlikte başlar. 

 Oğlan tarafı istemeye niyetlendiği kızın ailesini ve soyunu özellikle kızın annesinin ahlaki yönü detaylıca araştırılır. Çünkü ‘’Anasına bak kızını al’’ sözünün kızın anasının özelliklerini yansıtacağına inanılır.Anası temiz, ahlaklı, şuurlu ve geçimli olan kızlar tercih edilir..Kızın istenilmesine karar verildikten sonra oğlan tarafından birkaç kadın gidip kızın anasına duyururlar.Bunun üzerine kız tarafı oğlan tarafının ailesini, oğlanın huyunu, oğlanın annesinin huyunu ve alışkanlıklarının araştırmaya başlar.Oğlan anasının da geçimli olmasını isterler. Araştırma genellikle aileye yakın, aileye komşu kimselere sorarak olur. Karakeçililer birbirlerini tanımalarına rağmen, soy temizliğine çok önem verdikleri için soylarını tekrar tekrar araştırmaya önem veriyorlar.          

            Erkek tarafından dünür gelineceği haberini alan kadın, kocasına haber verir. Daha sonra evde bir hazırlık yapılır. Eğer kızın gönlü var ise, evi güzelce temizler, kendisi süslenir ve dünürcüleri bekler. Erkek tarafından oğlanın babası ve yakın akrabalardan bir iki kişi gelir.

Oturup hoş-beş yapıldıktan sonra , erkek tarafından en yaşlı olanı ‘’Allah’ın  emri, Peygamberin kavli ile kızınızı oğlumuza istiyoruz’’ der. Eğer kızın babasının vermeye gönlü var ise, o zaman ‘’Ben aileme, kıza akrabalara danışayım onlar ne derse onu yaparız, Allah’tan hayırlıysa olsun’’ der. Eğer kızın babasının gönlü yoksa o zaman ‘’Sizin aradığınız yitik bende yoktur’’ der ve kızı veremeyeceğini söyler.



            Kızına, ailesine ve akrabasına sormak için zaman isteyen baba, bir müddet daha oğlan tarafının soyunu sopunu araştırır. Eğer vermeye tam olarak niyet ederse kızının gönlünün olup olmadığını  öğrenir. Kız ‘’sessiz’’ olursa veya ‘’ Babam ne derse o olur derse’’, oğlan tarafının ikinci gelişinde kızı verir. O sırada kız kahve ikram eder. Buna ‘’Söz Kahvesi’’ denir.Kızın ‘’Sessiz’’ durması diğer Türk boylarında da ‘’evet’’ anlamındadır.

            Karakeçilide eğer iki genç birbirini sever de kızın babası kızı vermezse, o zaman kız kaçırma olayı görülür. Bu kız kaçırma olayı kız tarafından pek hoş görülmez. Kız kaçırma durumunda iki gencin birbirlerini daha çok sevdiği düşünülür ve saygı duyulur. Yalnız kızın babası ve kardeşler damat adayı ile konuşmazlar. Bir müddet sonra her iki tarafın yaşlıları bunları barıştırır, genellikle kayınpeder ve kayınbiraderler ile damat arasında normal bir durum oluşur.

            ‘’Söz kahvesi’’ içildikten sonra orada bulunan büyükler, yani aile büyükleri düğün ve nişan için nelerin yapılması gerektiğini belirlerler.ne kadar çeyiz ve altın alınacağına karar verirler.

     Bu ara kız evi ve erkek evi nişan hazırlıklarına başlarlar. Eskiden gümüş takıların da takıldığı görülmüş ama artık gümüş takının ömrü bitmiştir. Artık  günümüzde altın takı takılmaktadır. Nişan töreninde her iki tarafın da yakın akrabaları kız evinde bir araya gelir, hoca dua eder ve genelde şerbet, lokum bisküvi gibi tatlılar ikram edilir. Takı işleri başlar




              KARAKECİLİLERDE ÖLÜM ADETLERİ
 

Karakeçililerde ölüm âdetleri bir orijinallik göstermektedir. Her ne kadar ölüm âdetlerinde benzerlik olursa da Karakeçililerin ölüm ve ölüm adetleri hakkındaki düşünce ve inançları farklılık göstermektedir.

Hasta ölüm döşeğinde yatarken belirli bir noktaya bakıyorsa can alıcı meleğin o noktadan geleceğine inanılır. ‘’Demek ki Azrail işte şuradan geliyor’’ diye halkta bir inanış ve düşünce belirir. Hasta  yataktayken yakınları başucundan ayrılmazlar ve durmadan su verirler veya kuruyan dudaklarını ıslatırlar. Eğer su verilmez ise şeytanın ölüm döşeğindeki hastaya en sevdiği kişi kılığında gelerek imanını su ile  değişeceğine inanılır. Hastanın başında sürekli Yasin suresi okunmasına önem verilir, hastaya sık sık Kelime-i Şahadet telkin edilir. Ölmeden önce son nefesinde Kelime-i Şahadet kelimesini söylemesi için özel önem verilir, hasta bu şekilde ölürse imanlı gittiğine  ve mekanının Cennet olacağına inanılır. Milli varlığını koruyan Karakeçili Yörükleri dini duygularını ihmal etmemektedirler.   

Hasta öldüğünde ölünün yakınlarından bilhassa kadınlar ağıt yakmaya başlarlar. İmama haber verilir, imam ‘’Salâ’’ vererek, hasta kişinin öldüğünü ahaliye ilan eder. Ağıt, Türk kavimlerinde eskiden yapılan ‘’Yuğ’’ törenlerinin bir benzeridir. Ağıt işi de günümüzde kalkmıştır. Eskiden özel olarak ağıtçı kadınlar bulunurmuş, artık cenaze yakınları kadınlar bazen ölen kişi çok sevdikleri birisi ise ağıt yakmaktadır. Ağıt yakarken ölen kişinin hayattaki faaliyetleri  genellikle iyilikleri, babayiğitliği, dile getirilir. Ağıttaki dramatize ve anlatım kabiliyeti ne kadar etkili olursa, orada bulunan kişiler o derece etkilenirler. Ağıttaki bir özellikte tamamen içten geldiği gibi söylenmesidir.Önceden belirlenmiş herhangi bir yazılı metni yoktur.

Cenaze işlemlerinde akrabalar birbirlerini yardımcı olur.Bir taraftan mezar kazılırken,diğer taraftan cenaze yıkama hazırlıkları başlar. Ölen erkek kişi ve cenazesini yıkaması için vasiyet ettiği kişi yoksa imam gelir cenazeyi yıkar, kadın ise ilçenin en bilge kadını gelir ve cenazeyi yıkar. Karakeçililerde cenaze ve düğün işlerinde tam bir dayanışma örneği vardır.Akraba olsun olmasın duyan herkes gelir üzerine düşen görev ne ise sonuna kadar yapar.

Cenaze beyaz kefen ile giydirilir, çene bağlanır, ayaklar bağlanır. Eğer cenazenin gözleri kapanmıyorsa dünyada muradına eremeden öldüğüne inanılır. Cenaze namazı kılınır. Namaza  erkeklerin hemen hemen hepsi katılır. Çünkü cenazeye karşı son görevdir.

Cenaze mezara konurken cenazenin en yakını da mezara iner ve cenazenin incinmeden dini kurallar uygun olarak mezara konulmasını sağlar. Sonra herkes toprak atar, ne kadar kişi toprak atarsa, cenazenin o kadar günahlarının azalacağına inanılır.

Cenazeyi mezara koyma işlemi bittikten sonra mezarlıkta bulunan bütün insanlar cenazenin çıktığı eve giderler  imam Kur’an okur, tüm insanlar cenaze sahiplerine ‘’Başsağlığı’’ ve ‘’ sabır’’ dilerler. Bundan sonra herkes evine gider.

İmamlar ve bir iki fakir cenaze   evinde kalır. Karakeçililerde ‘’devir ‘’ denilen bir âdet vardır. Namaz , oruç borcu olduğunu bilen cenaze sahibi bir miktar parayı fakirlere dağıtır. Parayı alan fakir ölen kişiye dualar eder, böylece ölen kişinin borçlarından kurtulduğuna inanılır. Birde ‘’Alt-üst’’ parası vardır. Bu parada cenazeyi yıkayan, mezarı kazan kimseler arasında paylaştırılır. Ölen kimsenin elbiseleri fakir olanlara dağıtılır.

Cenaze olan evde üç gün boyunca yemek pişmez, komşular akrabalar yemek pişirirler getirirler,Kur’an-ı Kerim okutup başsağlığı dilerler. Cenaze sahibi bu acılı gününde herkesten başsağlığı bekler, küs olanlar bile gelip başsağlığı dilerler. Türk insanı her zaman dayanışma içindedir. İlçe dışında olanlar ne zaman gelirlerse gelsinler ilk uğrak yerleri cenaze evleri olur.

Dini Bayramlarda ilk önce cenaze sahipleri ziyaret edilir, daha sonra akraba ziyaretleri başlar. Günümüz de de Dini Bayramlardan bir önceki gün olan ‘’Arefe günü’’ mezarlıklar ziyaret edilir dualar edilir, bu uygulama tüm Türkiye de yaygındır.

İlçede cenaze olduktan sonra  eğer düğün yapılacaksa düğün sahipleri cenaze evlerini ziyaret eder ve o evden izin ister. Genellikle cenaze sahibi izin verir ancak o zaman düğün başlar.

Cenazenin üzerinde kırk gün geçince kırkıncı gecesi okunur. Yemekler hazırlanır, camilerde ilanlar yapılır tüm ilçe halkı yemeğin verileceği eve davet edilir. Evde imam Mevlit okur, dualar edilir,yemekler yenir.

 

Elli ikinci gecesi uygulaması da aynen kırkıncı gecesinde olduğu gibidir. Bu dönemlerde  ölünün yararına (sevap olarak) ikramlarda bulunulmazsa ölen kişinin  azap göreceğine inanılır. Bu yüzden zengin fakir ayrımı yapmadan her cenaze sahibi bu ziyafeti verir

 

 
Bugün 8 ziyaretçi (17 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol